SON DUYURULAR
TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ İÇEREN OLAĞAN GENEL KURUL DUYURUSU
22 Eylül 2025
Seçimli ve Tüzük Değişikliği içeren Olağanüstü Genel Kurul Toplantı Duyurusu
05 Nisan 2024
Dernek Üyelerimizin 2024 Üye Aidat Ödemeleri Başlamıştır.
01 Ocak 2024
Ertelenen Seçimli ve Tüzük Değişikliği İçeren Olağanüstü Genel Kurul Toplantı Duyurusu
01 Mayıs 2023
12 Mayıs 2022 Basın Açıklaması
22 Şubat 2022
Doç. Dr. Fatih GÜRCAN Yazarın Tüm Yazıları
1982 İstanbul-Fatih doğumludur. İlköğrenimimi Fatih’te tamamladı. Ortaokul ve lise eğitimini Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’nde tamamlayarak 2000 yılında mezun oldu. 2005 yılında Marmara Üniversitesi Tarih Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Aynı yıl M...
Eğitim sosyal bir süreç olarak insanlığın başlangıcından beri gelişerek ilerleyen bir süreçtir. Yapısı gereği ilerlemeyi ve yenilikçiliği esas alsa da, aslında her seferinde “bilgi evine” yeni bir tuğla eklenmesi gerektiğinden, “evin eski tuğlalarının” sağlam olması ve yeni gelen tuğlaların çökmemesi için zorunlu bir durumdur. Modern dönem Türk Eğitim Sisteminde yaşanan sorunlardan en önemlisi, müfredat ve programlarının sonuçlarının alınmasını beklemek için yeterli sabrın gösterilememesi ve eski modelin hızlıca terk edilerek yeni bir modele geçilmemesidir. Kuşkusuz bu durumda son derece atik, reaksiyoner, hızlı organizasyon kabiliyetine sahip olan toplumumuzun, buna bağlı olarak genel olarak aceleci karaktere sahip olmasının etkisi de yadsınamaz. Çoğu konuda hızlı hareket edebilmek bir avantajken, uzun vadeli bir süreç olan eğitimde hızlı ve aceleci tavır almak, uygulanan sistemlerden istenilen sonuçların alınmasına engel teşkil etmiştir.
Türk Eğitim Sisteminin bu çok hızlı değişimleri sistemin, “irfan kanadının” zayıf kalmasına neden olmuştur. Günümüzde kullanılan eğitim tabiri hem ilim hem irfan için kullanıldığı için bu ifadenin anlamını açmak gerekmektedir. Bilindiği üzere eğitimin iki boyutu vardır. Bunlardan birincisi ilimdir. Günümüzdeki karşılığı ile “akademik bilgidir”. İlim veya akademik bilgi Bilişsel öğrenmeye dayalı kazanımları ifade eder. Fransızca’daki “L'enseignement”, İtalyanca’daki “l’insegnamento” filleri işaret edilen, gösterilen, öğretilen anlamına gelir. Nitekim enseignant ve l’insegnante kelimeleri de bu kökten türeyerek öğretmen anlamında kullanılmıştır. 19. yüzyıl batılılaşmasında Fransa ile temas halinde olan Osmanlıların “öğretmen” kelimesine karşılık olarak muallim tabirini kullanmaları bu etkileşimin sonucudur. “Muallim” sözcüğü akademik veya bir diğer deyişle kitabî bilgiyi öğreten kimseyi tarif eden bir terimdir. Türk Mili Eğitiminin kitabi bilginin aktarım ve öğretiminde başarılı olduğu söylenebilir. Nitekim 1990’dan beri tutulan Birleşmiş Milletlerin İnsani Gelişim İndeksindeki eğitim verilerine ve 2. Dünya Savaşından sonra teşekkül eden kurumlardan UNESCO ve OECD’nin istatistiklerine bakıldığında bu gelişim net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Sorumuzun kaynağını teşkil eden irfan ise aslında hayat okulu veya yaşama sanatının inceliklerine hâkim olmaktır. Duyuşsal gelişime ve psiko-motor becerilere dayandığı için istatistiğini tutmak daha zordur. Ancak irfanın istatistiksel olmaması onun önemsiz olduğu anlamına gelmez. Çünkü irfan görerek, rol model alarak, yaşayarak öğrenmedir. Toplumun kültürel kodlarını benimsemek, özümsemek ve bu kodlardan faydalanarak hareket etmektir. İrfanın kazanılmasında ailenin, çevrenin etkisi kadar öğretmenin de var olması gerekmektedir. İrfanın kazanılmasında öğretmenin sahip olması gereken işlev öğretmenin “rol model” olmasıdır. Aslına bakılırsa gerek Osmanlı’nın gerek Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının hedefi de en az ilim kadar irfanın öğrencilere verilmesiydi. Çok net bir örnek olarak, imparatorluk saraylarının gerek Osmanlı’nın son yıllarında gerekse de Cumhuriyetin kuruluş sürecinde okullara tahsis edilmesi irfanın ne derece önem arz ettiğini ortaya koymaktadır. Nitekim Osmanlı döneminde Milli Eğitim Bakanlığına Maarif (İrfan Kazandırma) adı verilirken Cumhuriyet Türkiyesi’nde eğitim motor organı olan kuruma Talim ve Terbiye adı verilmiştir. Talim ilim kökeninden türeyen bir kelime olarak eğitimin akademik yönüne vurgu yaparken Terbiye tabiri ile büyütme yetiştirme, eğitme, yönlendirme anlamında Terbiye tabiri kullanılmıştır.
Tarih ilmimin en önemli işlevlerinden biri geçmişten geleceğe bir ışık tutmaktır. Atalarımız ve büyük dedelerimizin, bize eğitimin bir ana unsuru olarak özel anlamda işaret ettiği irfanın veya yaşa sanatının üzerinde durulursa toplumsal normlarımızın standardı artacaktır. Zira sokaklarımızın temizliğinden insan haklarına, trafikte kurallı bir şekilde ulaşımdan, farklılıklara karşı hoşgörüye, sporda fair-playden, ağaç sevgisine kadar tüm medeni kazanımlar, irfanın bir sonucudur. Öğretmenin asli görevleri arasında ilim/akademik bilgi öğretmek görevi kadar, irfan taşıyıcısı olduğu gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Eğer öğretmenlerin işleyen ve uzun vadeli bir eğitim programı içinde rol model olmaları sağlanırsa kuşkusuz Türk Eğitim Sistemi kazanacak ve insanımızın bir bütün olarak yaşam kalitesi artacaktır.